23 Nisan 2011 Cumartesi

begüm

beggin

AÇ GÖZÜNÜ

Ne ararsın Tanri ile aramda 
Sen kimsin ki orucumu sorarsın? 
Hakikaten gözün yoksa haramda 
Başı açığa neden türban sorarsın? 
Rakı, şarap içiyorsam sana ne 
Yoksa sana bir zararı, içerim 
İkimiz de gelsek kıldan köprüye 
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim. 
Esir iken mümkün müdür ibadet 
Yatıp kalkip Atatürk'e dua et... 
Senin gibi dürzülerin yüzünden 
Dininden de soğuyacak bu millet. 
İşgaldeki hali sakın unutma 
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz 
Sen anandan yine çıkardın amma 
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz. 
                                Neyzen Tevfik

19 Nisan 2011 Salı

hikaye

bir köpek gecenin serininde çöp yığınının içinde patilerinin ve dişlerinin yardımıyla  poşetleri yırtmaya çalışıyor.
bu dördüncü poşet ve evet dişe dokunur bir şeyler buldu. evvelki günden kalma makarnayı yerken mutlu.
karnını doyurdu.şimdi arkadaşlarının yanına koşacak kuyruğunu sallayarak.dar yokuştan aşağı sallandı öteki mahalleye bir bakacak.sokak köpeklerini besleyen yaşlı kadının evinin oraya.ama yoklar.yemek yendiğine dair bir iz de yok.demek ki buraya uğramamışlar. ne bilsin yaşlı kadın dün gece öldü.bu gün öğleyin buldu komşular. cenazesini yarın belediye kaldıracak.devam etti köpek.ileriden dönüp ana yola ulaşacak.yolun karşısı deniz kenarına kadar boş arsa.bulacak arkadaşlarını oradalarsa. döndü köşeyi irkildi.biri karşısına dikildi.karanlıktı ama aşinaydı sanki bu adama.elini uzattı adam tereddütsüz sallanarak.galiba kafası kıyak olarak. başını okşadı köpeğin her gördüğünde yaptığı gibi.bazen yiyecek bir şeyler de verirdi. adam okşarken kafasını bekledi köpek umarak.adam doğruldu bir an durdu ve yürüdü ağır aksak.ardından baktı köpek.severdi onu beklentisi yoktu arada yiyecek bir şeyler vermese de olurdu. okşardı ya onu yeterdi.hatırlatırdı eski sahibini.bellide değildi kim kimin sahibi.o da erkenden göçüp gitmişti.güzel günlerdi yaşanmıştı ve bitmişti.üzerinde durmaya değmezdi.zaten köpekler böyle şeylerle zaman kaybedemezdi.bu bedenlerine bu ömürle vakit de yetmezdi.devam edecekti yoluna köpek.küt diye bir ses geldi korktu önce ardına baktı kuyruğunu bacaklarının arasına alarak.sevmezdi bu hali ama elinde de değildi.arkadaki adam mı devrildi.evet.yerdeydi.yanına geldi adamın hareketsizdi.patisiyle elledi.ses yok kıpırtı yok.ince ince inledi.adamdan karşılık gelmedi.yerde bir kırmızılık vardı giderek büyüyen.bütün renkleri seçemezdi ama kırmızıyı bilirdi köpek.yaladı biraz yukarı bakan yanağını adamın.adam kıpırdamadı.sakalları dilinde kötü tat bıraktı aldırmadı yine yaladı.kıpırdamıyordu adam ne bir ses ne nefes belirtisi vardı.biliyordu köpek nefes olmazsa uyanmazdı kimse.hatırlıyordu.ikiz kardeşini şanssız sahibini ve tek eşini.onlarda uyanmamıştı bir daha.berbat bir şeydi bu uğursuz bir şeydi iyi değildi.bakındı etrafına köpek.bazı evlerin ışıkları yanıyordu.havladı.önce kesik kesik.tık yok.sonra daha güçlü olmadı olanca gücüyle.bi pencere açıldı.hoşt hayvan oğlu hayvan hoşt......irfan irfan kalk olum ne yatıyorsun sokağın ortasında.hişşşt kalksana lan.aloooo selma irfan sokağın ortasında yatıyo.ölmesin lan pezevenk ben bi bakıcam.sıvıştığı mesafeden izledi köpek.adam evden çıkıp.yerde yatanın yanına varıncaya dek.sonra yola devam. oto yolu geçecekti daha.havlamalar duydu uzaktan.ulumalar da vardı aradan aradan.gece yarısı haberleşmesi başladı diye geçirdi içinden. vaktiydi.havladı iki uzun bir kısa.hemen karşılık geldi.bu korsan ve paşa.başkaları da var galiba.sevinçle otoyolun kenarına geldi.burası en tehlikeli yerdi.ne çok arkadaşını kurban verdi.iki yönüne de baktı yolun.ışık yoktu gece araçları fark etmenin yolu buydu.fırladı hemen.kendini ortadaki çimenli boşluğa attı.şimdi ikinci aşama karşıda yoğun bir havlama.tekrar atıldı yola bu kez bakmadan sağa sola.havlamaların arasında bir parlama.cayırtı koptu.bir gümleme oldu.korkunç bir basınç bedeninde.havada uçuyordu.gözleri karardı nefesi kesildi düştüğünde.bir şey hissetmedi bir an sonra çok canı yandı tekerlekler üzerinden geçtiğinde.hiç bitmeyecek gibiydi acı ama birden bitti.yoğun bir ışıkla birlikte acı hissi de gitti. hafiflemişti.uçuyordu sanki.hep kuşlara özenmişti.bir otomobil aşağıda.durmuş yolun kenarında.inmiş içinden üç deli kanlı.birisinin yüzü gözü kanlı.arabanın önüne bakıyor biri.yerde oturuyor elleriyle yüzünü kapatmış diğeri.
-arabanın a..na kodu olum.
-s..kiyim arabayı lan adamın suratı dağıldı.
a..na k..dumun köpeği nereden çıktı lan.
-olum babam ağzıma s..çacak
-ağzın burnun haşat zaten olum hadi hastaneye gidelim.
-araba gider mi lan
-gitmezse birini durdururuz
-farları yak lan gelen görsün.
-birsürü bira içtik olum kasko da ödemez bunu.
-dur ben arkadaşı arayayım sigortacıda çalışıyo
-köpekmiydi lan çarptığımız
-s..ktiminin hayvanı nereden çıktı
-farlarını yaksaydın görürdün lavuk
-burda çevirme çok i..ne
-ya bırak ezdin zavallı hayvanı.
-s..ktirme hayvanını arabanın a..na koduk sen neden bahsediyosun
-aha bir araba geliyo
-köpek nerede ölmüşmüdür.
-s..kicem köpeğini manyakmısın lan.
-şu arabayı durdurun ben kalkamıyom
-t..mam t...m
heeey he...ey
-d.r madı or....pu  ç..uğu
g..lir  ge...r
sesler giderek uzaklaşıyor. ışık da azalmaya başladı.uzaktan havlama sesleri geliyor.tanıdık sanki.bu ses...... .bu bu benim ikiz kardeşimin sesi. aaaa  bu da  annem değil mi. anne anneee  hav hav.

                                                                                                20/04/2011          Tahir ÖZCAN

18 Nisan 2011 Pazartesi

biri varmış

masallarım var
hikayelerim
hiç yaşanmamış
yaşanmayacak

aşklarım var
alışkanlıklarım da
terk etmek
kolay olmayacak

korkularım var
endişelerim
hep geleceğe dair
kaybolmayacak

alınacak nefesim
duyulmayan sesim
arsız hevesim var
iflah olmayacak

dualarım var
saçma hayallerim
kimsenin görmediği
resimlerim
okunmamış şiirlerim

bir bakıma varım ben
bugün varım yarın yokum
varlığımda yokluğumda
hatırlanmayacak

19/04/2011   Tahir ÖZCAN

15 Nisan 2011 Cuma

REGGY COULD YOU BE LOVE


O'nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha
önce aşık oldu, tekrar olabilir. ama şu an seni seviyorsa daha ne
olabilir ki? tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte
asla mükemmel olamayabilirsiniz. ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki
kez düşündürebiliyorsa -kabul edersin ki; insanlar hata yaparlar- onu
seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. seni günün her
anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını
verecektir -kalbini. yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye
kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. seni mutlu ettiğinde
gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil...

GAEA


Yunan mitolojisine göre “DÜNYA” yaşayan bir varlık olarak nitelenir. Yani; Tanrıça GAEA

1960larda nasa icin çalışan James Lovelock tarafindan, Lynn Margulis'in de yardımıyla geliştirilen ve Llovelock’un 1979'da yazdığı " GAEA: a new look at life on earth" adlı kitapta bahsedilen hipotezde, dünyanın aslında canlı bir organizma gibi olduğu iddia edilmiştir. Dünyadaki yaşamın adı GAEA'dır ve buna göre karalar GAEA 'nın kemikleri, okyanuslar, denizler ve ırmaklar onun dolaşım sistemi, atmosfer onun solunum sistemi, üzerinde yaşayan canlılar da onun sinir sistemidir. 

Neresinden bakarsanız bakın akla yakın bir düşünce değil mi?

Dünyanın her yaşam formu gibi bir de ömrü var. Bilim adamlarına göre dünya, yaklaşık 4.5 milyar yıldır var ve en azından da bir o kadar daha yaşayacağı var sayılıyor. Bu hesaba göre orta yaşına yakın bir gezegenemiz olduğunu söyleyebiliriz.

Hipoteze göre insan yapısına benzetme yaparsak, 30-35 yaşlarında olgun bir beden diyebiliriz. Normal şartlarda gelişimini tamamlamış, fiziken en ideal durumunda, aktif ve zımba gibi bir delikanlı olmalı.  Peki gerçekte nedir durumu dünyamızın? Kaynakları hızla tükeniyor. Havası denizleri hızla kirleniyor.Onu güneşin zararlı ışınlarından koruyan ozon incelmiş…Bu yüzden ısısı yükseliyor. Bu ısınmadan dolayı kutupları eriyor, suları yükseliyor, yükselen sular iklim değişikliklerine, bu değişiklikler de doğanın dengesinin bozulmasına sebep oluyor…

Bu bozukluklar; depremler, kasırgalar, volkanik olaylar, seller ya da kuraklık gibi bir sürü doğa olayını tetikliyor ve her geçen gün artarak devam ediyor. Bu zincirleme tepkime en küçüğünden (mikroskobik) en büyüğüne (balinalar, dev ağaçlar gibi…) üzerinde yaşayan var olan her varlığı etkiliyor, şüphesiz.
Yine insan yapısına benzetme yaparsak, ısının yükselmesi, insan ateşinin yükselmesi gibi, yani dünyanın ateşi yükseliyor. Ateşin yükselmesi ise bir hastalık belirtisi değil mi?
Dünya hasta öyleyse.
Diğer semptomlara bakalım, nedir bu hastalık?
Sistemleri bozuluyor dünyanın (ekosistem)
Nefes alamaz hale gelmedi henüz, ama zorlanmaya başladı.
Kan basıncında artış var (Denizlerin yükselmesi)
Ayrıca kanındaki yararlı varlıklar (alyuvar, akyuvar gibi…) deniz canlıları azalıyor.
Güneşin zararlı ışınlarından koruyan ozonun incelmesi bağışıklık sistemini zayıflatıyor, zararlı mikroplara karşı savunmasız hale geliyor.
Ciğerleri de sorunlu dünyanın, nefesinin daralması bu yüzden.
Toprağı, madenleri, doğal kaynakları tükeniyor( bedeninin yağ ve kas tabakası eriyor)
Temiz su kaynaklarını da buna eklersek, vücut hızla su ve enerji kaybediyor.
Bu belirtilere bakarak bir teşhis koyabilir miyiz? Nedir bunlara sebep olan şey?
Düşünen beyinler için zor değil.  Mikrobik mi bu hastalık , hayır sebep bir virüs.
“Dışarıdan mı geldi, bünye kendisi mi üretti…” tartışmaları arasında kesin olan bir şey var ki, o da dünya hasta:GAEA Hasta!
Ateşi giderek yükseliyor, çünkü her hasta beden gibi o da hastalıkla yani bizimle (insanla) mücadele ediyor.
Sonunda birinin kazanacağı bir mücadele;
GAEA kazanırsa var olmaya devam edecek,biz insanlarsa edemeyeceğiz.
Virüs kazanırsa (yani insan) GAEA kaybedecek, yani ölecek.Biz insanlar da onunla birlikte öleceğiz.
Her iki halde de kaybeden insanlık olacak.
6 milyarı aşkın insanın ne kadarı bunu görecek bilmiyorum. James Lovelock’un hipotezinden haberdar olanların içinde bile çok sayıda olduğunu düşünmüyorum.

Bu karamsarlık çare değil tabii. Ama çare de yok değil.

Gecikmemek, hastalığın geri dönülmez safhaya gelmesine izin vermeden müdahele etnek gerekiyor. İş işten geçmeden tedaviye başlamazsak, son çok uzak değil.

Bu bilinci yayalım, serumumuz bu!

Yardımcı ilaçlar peşi sıra gelir. Önemli olan bu serumun virüsü dönüştürme sürecidir ve bence kurtuluş bunda gizlidir.

Tahir Özcan

14 Nisan 2011 Perşembe

imamın kayığı

imamın kayığı!
yaşayan herkesin bineceği vasıta.
makamın ,cemaatin ,ordun ,teşkilatın, sınıfın, ırkın ,rengin, görüşün ve cinsiyetin ne olursa olsun
insan gücüyle çalışan bu vasıtaya bindiğinde gideceğin yer hep aynı.
iki metreküplük çukur
"ahlar vahlar yada çok şükür kurtulduk" lar bir an bir gün bir ay
ya sonra
ne kalır geriye?
dölün belki, malın belkide ,anılar tabii ki.
niye vardın niye yaşadın niye sen sensin?
varolmanın senden sonra geleceklerin varlığına nedir faydası?
bırak insanı!
yaşam süren hangi varlığa?
sivri sineğin bile varoluş sebebini arayan insan.
cevabı var olmaya devam etmek, yaşamını sürdürmek olarak mı açıkladı?
insanın varlığına bağlı, megalomanca bir figürasyona mı bağladı?
yüz milyonlarca yıldır var olmayı başaran bu canlılar,
birkaç milyon yıldır yeryüzünü işgal eden insanoğlu
yanlış tarcihlerinin mahkumu olarak yok olduğunda da yaşamaya devam edecek
öyleyse cevap ver!
neden varsın?
çukuru doldurmak için mi?
cesedini yiyerek beslenen canlıların besin zincirine katkıda bulunmak için mi?
sınavını verip sonsuz saadette sıra kapmak için mi?
yaşam döngüsünü paylaşan canlılardan farkın ne?
kendin söyle?
verdiğin cevaba diğer inandıkların kadar inanıyor musun?

12 Nisan 2011 Salı

HAKKI MIZI VER!

YAK-IŞIK-LI

karanlık çöktü
el yordamıyla okunmuyor şiirler

seçilesi şık tı,her daim şık'tı,gönül e giren ışıktı

toprağın altında artık aydınlık

ya biz? toprağın üstündekiler
pili bitimiş el fenerlerimiz

geri gelirmi RUŞENİMİZ


                               Tahir ÖZCAN
                                 12.04.2011

          Ruşen HAKKI'ya ithafen

7 Nisan 2011 Perşembe

Ne Beklersin?

seçim yakın aga
bir deyim vardır dilimizde
fazla seçen seçintiye uğrar diye
ne kadar yavan,kaderine mahkum,hür iradeye düşman ve teslimiyetçi bir yaklaşım
a politize edilmiş
sindirilmiş
cehaletin altında ezilmesine göz yumulmuş
tutunacak dalı kalmamış
allaha sarılmış
manevi duyguları bile istismar edilmiş
karnını doyurmak için debelenen bir halk olmuşken
ne beklersin

sat duble yol yap
vergi koy kömür dağıt
yasak koy istismar et
yandaş yarat olmayanı hapset
taraf olmayanı bertaraf et

eee?
sesin çıkmıyorsa
adam göbeğini kaşıyan dedi diye neden kızıyorsun
çiftçimisin mazot,tohum alabiliyormusun
esnafmısın avm lerle rekabet edebiliyormusun
işçimisin hakkını alabiliyormusun
emeklimisin hala emekliyormusun
öğrencimisin(ki menfaat çıkar hesabı olmayan belkide tek sosyal olgu)çalıştın ama şifren yok
memura diyecek laf yok
kafasını kaşısın,tombala çeksin,burnunu karıştırsın.onlara demiyorum bişey
benim lafım kocasının ağzına bakana

salakmısın...........

5 Nisan 2011 Salı

Sor

sor! ben neden gönüllü hapisteyim?
sor! neden erkeklere gebeyim?
ayıplı gibi örtünmen niye?
hakkın değilmi arada bir abiye?

yediğin dayakları hatırlayarak
geçmişine,çocukluğuna,ana ve babana bak
çocuklarının sonu da böylemi olacak

özgürlük bir sözcük değil
özgürlük bir hayal değil
özgürlük senin seçimlerin
seçtiklerindir geleceğin

o bez parçası,o perde,o çuval
kafanın üzerindeki kumaş değil bahsettiğim
bu mu hak ettiğin bu mu yerin
kafanın içindeki cendere kastettiğim

düşün bunları bence
sabah kocan işe gidince
çocuklarının geleceği için umudedersin
aklından geçenleri söyleyebildiğince

                                     Tahir ÖZCAN
                                       06-04-2011

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...