11 Kasım 2012 Pazar

CAN BABA'DAN

Rakı sofrasında susulmaz arkadaş
Hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın
Arınacaksın gururundan, paşa gibi
Şerefe ulan diyeceksin Şerefsiz Dünyaya inat şerefimize,
Kırar gibi tokuşturup kadehleri,

Gırtlağınla seviştireceksin meyleri
Gömeceksin kendini şişelerin dibine, ölür gibi içeceksin!
Öleceksin arkadaş
Oturtacaksın karşına geçmişini
Güle güle küfür edeceksin...
Unutacaksın, unutur gibi içeceksin !

İçiyorsan Rakıyı öve öve
Söve söve kusacaksın ne varsa içinde

* Can YÜCEL



7 Kasım 2012 Çarşamba

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

GÜNÜN SÖZÜ

BEN KÖTÜ BİRİ DEĞİLİM

SEN İYİ BİRİ OLMAMI HAK ETMİYORSUN!

gerçek sporcu

https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash4/405068_371519206266925_1606555657_n.jpg

BURUN KILI DEYİP GEÇME




Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır.
İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder.Doktor çağrılır. Doktor muayene eder,
ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin başağrısı artarak sürer.
Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar.
Başka doktorlar çağrılır…
Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyıkesene servet vaat eder.
Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır,
baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler.
İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir,
testler yapılır… Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir.
Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşlarıhayatı çekilmez hale getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.
O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zürih’e gidilir. Haftalarca hastanede kalınır,
onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.
Sonuç olarak:
Osman Efendiye teşhis konulamaz.
Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir,
ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir.
Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader”denilir, Uşak’a dönülür.
Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi “Berber Mehmet” çağrılır.
Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraşederken,
adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der,
“Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın” Bir bakar, “Hah işte der.
“Kıl dönmüş.” Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker.
Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.
Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve
cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla
kapı dışarı edilir.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır,
kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah
Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir.
Baş ağrısından ise eser kalmamıştır.
Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz
ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder.
Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir.
Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

BURNUNDAN KIL ALDIRTMAYANLARIN
BAŞI ÇOK AĞRIYABİLİR .

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...