28 Temmuz 2015 Salı

95 yıl geçmişten günümüz muktedirlerine mesaj


23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştu. Meclis kararı ile düzenli ordu oluşturulmaya başlandı. Kuvva'i Milliye ve Kuvva'i Seyyare birliklerine bu emirler tebliğ adildi. Oysa Umum Kuvva'i Seyyare birliği komutanı Ethem Bey (Çerkez Ethem olarak'ta bilinir) ve bazı Kuvva'i Seyyare komutanları(Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe vb.)henüz düzenli orduyla düşmana mukavemet sağlanamayacağını düşünüyorlardı. Aslında herşey Dönemin Ankara Valisi Yahya Galip Kargıyı yetki dışı yargılama girişimi ile başladı. Yozgat ayaklanmasının müsebbiblerinden gördüğü Valiyi yargılamak üzere Yozgat'a çağırdı.TBMM bu talebi reddetti. Zaten bir süredir asker, kanun kaçağı ve casus gibi suçluları yargılamadan astığı için Mecliste Ağır eleştirilere maruz kalıyordu. Kardeşi Saruhan(Manisa) Vekili Reşit bey'in girişimleri ile ciddi bir tepki görmesi engellenmişti. TBMM'nin İstiklal Mahkemelerini kurması ile bu sürtüşmeler zirveye ulaştı.
İçişleri Bakanı Refet Bele'nin asker toplamaktan vazgeçmesi, suçluları da İstiklal Mahkemelerinde yargılanmak üzere teslim etmesi isteğine karşı çıktı. Siyasi çekişmeler, politik veya askeri entrikalar bir tarafa. 1. İnönü Savaşında 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy ile Gediz Muharebelerine katıldı. Batı cephesinin iki bölüme ayrılmasına karşı çıktı. Kardeşi Tevfik Bey'in de bağlı olduğu İsmet Bey'in(İsmet İnönü) Batı cephesi komutanı olarak kalması itiyordu. Refet bey'e güvenmediğini Meclise bildirdi. Buna rağmen Karacaşehir Köyünde kurulan müfrezeyi Kütahyaya kaydırarak Cephe Komutanlığının emrine bıraktı. Uzlaşma olmayacağını ve Refet Bey ile İsmet Bey'in Birliklerinin kendi üzerine yürüdüğünü öğrenince, kendi birliğini serbest bıraktı. Kardeş kanı dökemeyeceğini söyleyerek teslim olmak ya da diledikleri yere gitmekte serbest olduklarını söyledi. Kardeşleri ve birkaç yakın adamı ile Yünanistan'a geçti. Oradan Ürdün'e gitti ve orada öldü.

Not:
Yukarıda adı geçen Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy da Ethem Bey gibi Çerkezdir
Ethem Bey Türk ordusuyla savaşmamış ve kardeş kanı dökülmesini istememiştir.
Yunanistan üzerinden Ürdün'e geçmiş orada yaşamış, vatan haini ilan edilmesine rağmen hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti aleyhine çalışmamış ve beyanda bulunmamıştır.
Günümüzde hala akrabaları T.C.de yaşamaktadır, diğer Çerkezler gibi bu ülkenin eşit vatandaşıdır.
Diğer bütün etnik kimliği farklı vatandaşlar ile aynı haklara sahiptirler.


Etnik milliyetçiliği siyasete, daha da kötüsü terör'e alet edenlerin ibret alması umudu ile.


Tahir Özcan 28 Temmuz 2015

26 Temmuz 2015 Pazar

Şair Sofrası





















Edip Cansever.. ayyaş..
Turgut Uyar.. kafiyesiz..
Cemal Süreya.. erotik..
Sezai Karakoç.. dindar..
Cahit Zarifoğlu..asi..
Hiçbiri devlet kriterlerine uymamışlar... 

Edip Can sever, 
Can Yücel de Edip'i. 
Turgut Uyar onlar Turgut'a uymazlar, 
kafiye vardır şiirlerinde. 
Cemal bir Süre ya-nlarında takılır, 
erkenden gider. 
Sezai yi siktiret o içmez zaten. 
Cahit Zarif çocuk hiç eli boş gelmez.

Ben Temmuz 2015

25 Temmuz 2015 Cumartesi

PERSPEKTİF


Perspektifler görüntü veya fikir olsun, nereye ve neresinden baktığına bağlı olarak değişirler.
Çok az insan gördüğü projeksiyonun(izdüşüm) diğer boyutlarını kavrayabilir. Beyin çoğu zaman bu ezberlenmiş görüntülerin üzerinden karar verir. Bilhassa hızlı karar alması gerektiğinde. Doğada genellikle bu yöntem şaşmaz çünkü algı yönlendirme yoktur, sadece doğal ilizyonlar olabilir. Yeni nesil yöneticiler ve politikacılar sık sık algı yönetimini kullanıyor, insan beyninin zaafından faydalanıyorlar. 
O zaman günümüzde çok uyanık olmalı ve acele karar vermemeliyiz.

Tahir ÖZCAN

24 Temmuz 2015 Cuma

AMEN


Göklerin ufkunda belirmen ne kadar güzeldir,
Ey! Hayatın temelinde yaşayan Aton,
Sen doğu göğünün ufkunda doğduğunda,
Tüm memleketi güzelliğinle doldurursun,
Uzaklaşsan da, ışınların dünya üzerindedir,

Ne kadar yüksek olursan ol,
Senin adımlarının izleri gündüzdür,
Sen, ışınlarını dağıttığın zaman,
Mısır'ın her iki ülkesi de bayram eder,
Hepsi uyanık ve ayaklarının üzerindedir,
Çünkü Sen, onları uyandırmışsındır,

Onlar tüm organlarını sende yıkarlar,
Ve kollarını kaldırıp, Sen'i şafakta selamlar,
Sonra tüm dünyada herkes kendi işini yapar,
Hayvanlar otlardan zevk alırlar,
Ağaçlar ve bitkiler çiçeklenirler,

Kuşlar, kanatları sana doğru ibadet edercesine kalkık,
Bataklıklarda uçarlar,
Sen üzerlerinde oldukça onlar yaşarlar,
Kadında çocuğu Sen yaratırsın,
Ananın karnında çocuğa Sen hayat verirsin,
Sen ana rahminde dahi çocuğu besleyensin,

Ne zaman civciv kabuğu içinde bağırsa,
Sen ona hayat vermek için nefes verirsin,
Ey Tanrım, Senin ne kadar çok eserlerin vardır,
Sen! Ebediyetin hakimi! Senin isteklerin hep iyidir,
Sen yaşamın ta kendisinin ve yaşam Sen'de yaşar, 


AMEN...

Bir şiiri andıran bu satırlar dua ya benziyor değil mi?
Ama Ne Tevrat tan bir bölüm ne İncilden bir bab ne de Kuran dan bir sure.
Bu Mısır firavunu Amenofis(Akhenaton) in sözleri ve emrettiği gibi kendi adı ile bitiyor.

23 Temmuz 2015 Perşembe

CİNAYET SAATİ



haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
dört bıçak çekip vurdular dört kişi
yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

deli cafer ismail tayfur ve şaşı
maktulün onbeş yıllık arkadaşı
üçü kamarot öteki aşçıbaşı
dört bıçak çekip vurdular dört kişi

cinayeti kör bir kayıkçı gördü
ben gördüm kulaklarım gördü
vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
hiç biriniz orada yoktunuz

demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
on üç damla gözyaşını saydım
allahına kitabına sövüp saydım
şafak nabız gibi atıyordu
sarhoştum kasımpaşa'daydım
hiç biriniz orada yoktunuz

haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
polis kaatilleri arıyordu
deli cafer ismail tayfur ve şaşı
üzerime yüklediler bu işi
sarhoştum kasımpaşa'daydım
vapuru onlar vurdu ben vurmadım
cinayeti kör bir kayıkçı gördü

ben vursam kendimi vuracaktım

Attila İLHAN

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu



Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu....
Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: 
“Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”
Herkes sessizce yatar… 
Bunun adı“Zihin Değiştirme Kavramı”dır.
Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…
Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır.
Ama bacaklar ortada... Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”
Bunun adı “Profesyonellik ”tir.
İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!
Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. 
Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan
sonra terk): 
“Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı dercki: 
“Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”
Buna “Deneyim” derler!
Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir.
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş.Şef demiş ki: 
“Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha
önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”
Buna “Dalgayı yakalamak” derler.
Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!
Müdür der ki: “Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”
Buna “Sıkıntılardan kurtulmak”derler. 
Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.
Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklamış!
Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı… Tekrar tekrar saymışlar.Bakmışlar hepsi topu topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe:
“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”
Bu “Bilgi altından daha değerlidir”demektir…
Banka Müdürü çok mutludur.
Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.
Buna “Fırsatları kullanmak” derler.
Kazanmak için risk almak gerekir.
PEKİ, SİZCE GERÇEK SOYGUNCULAR KİMLER ŞİMDİ? 
- Her gün ışık hızıyla gündem değişirken usul usul zenginleşenlere ithafen -

21 Temmuz 2015 Salı

KÜLLERİNDEN DOĞAN ANKA KUŞU



KÜLLERİNDEN DOĞAN ANKA KUŞU

Şöyle yazılmıştı aşk üzerine
Yangın halinde yasak çıkış kapısı
Gökyüzüne de şunlar yazılmıstı
Yanılıyorsunuz buradan gidilmez
Ve geceye de şunlar yazılmıştı.
Gecenin üzerine hiçbir şey yazılmaz.

Louis ARAGON

18 Temmuz 2015 Cumartesi

RUBAİ


RUBAİ

Öyle teslim olmuşum ki sana, heyhat
İstersen silkele fırlat at beni.
İstersen gel yanımda yat.

SEBEBİM OLUR





SEBEBİM OLUR


Birkaç duble her zamankinden…
Belki biraz fazla işte, bir de yolluk,
Oturmadan direksiyona,
Kalem ile cilalasak ne olur?
Eve kadar yirmi kilometre az değil,
O yolluk sebebim olur.

Yalnızlık, çökmüşlük, boşluk hissi.
Terk edilmişliğin psikolojisi.
Loş  odada boş bir masa,
Yok boş değil üzerinde telefon.
Aklında yan konsolun çekmecesi.
İçindeki altı patlar, doldurmuştu kendisi.
Çalmazsa telefon bir müddet ne olur?
Ya da kapının zili, sebebim olur.

Dar sokağın merdivenli bitişi,
Bahçe duvarından sarkan sümbüller,
Hafif bir bahar esintisi.
Gözlerimi kapatıp içime çeksem,
Bir nefeste bu güzelliği ne olur?
Ters bir adım, tökezledim, düştüm.
Gözümü açamadan sebebim olur.

Nefes aldığımız parkımızda iş makineleri
Bıraksak sökecekler şehrin ciğerini
Genç yaşlı gitgide gür çıkarken sesi
Çevik kuvvet yaklaşıyor endişesi
Ya hücum ederse halkın üzerine
Tomasıyla, gazıyla, plastik mermisiyle
En önde karşılayanlardansak biz ne olur
O ağaçlar, çimen, çiçek sebebim olur

Bağış bekleyen hasta ve umutsuz çocuk,
Gözleri görmeyen güzeller güzeli bir kız,
Belki de yanmış yok olmuş bir yüz.
Gülümsüyor bak aldığı ameliyat haberine.
Benim parçalarımsa bekledikleri ne olur?
Onlarda yaşarım işte ne güzel sebebim olur.



Tahir ÖZCAN       Temmuz  2015

12 Temmuz 2015 Pazar

Atatürk'ten İsmet Paşaya Mektup;

“Sevgili Paşam!
Cumhuriyet’in ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Dur, hiç itiraz etme.
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu ve hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir kara yollarımız yok denecek kadar az. 4.000 kilometre kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuz'un çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.
Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu. (Gözleri kör eden bulaşıcı bir hastalık. EÇ.)
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. (Cumhuriyet bunları yok etti. EÇ.)
Bit ciddi sorun.
Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60’ı geçiyor. Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölü mü göçebe.
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremit'i bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlar da daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.
Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat. Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz ve geçici çarelerle yetinmemek, halkı kur tarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!”

Gazi Mustafa Kemal

7 Temmuz 2015 Salı

VAPURİST


Çoktan bıraktım saymayı yalnızlıkları

Köpürte köpürte dalgaları / yüzüyorum

Mavisi yeşili moru, en yakışanı ebruli

Kalabalıklar gibi kıyılara vuruyorum…



Ayrılık Çeşmesinden içiyorum suyunu

Çıngıraklı iskeleler açılıyor dilimde…


 Kubilay ÖNAL
8 Temmuz 2015

5 Temmuz 2015 Pazar

ÇILGIN NAR AĞACI

Kıbleden esen yelin kemerler arasında ıslık çaldığı
Bu beyaz avlularda, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı
Nar dolu kahkahalar atarak aydınlıkta sıçrayan
Rüzgârın inadıyla, fısıltıyla; söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Şafakta yeşeren yapraklarının ışıltısıyla
Bir zafer sevincinin renklerini coşturan?
Çayırda çıplak kızlar sarışın kollarıyla
Yeşil yoncaları biçmek için uyandıklarında -
Uykunun sınırlarında dolaşarak - söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
İçinin saflığıyla kızların yeşil sepetlerini ışığa
Ve adlarını kuş cıvıltılarına boğan, söyleyin,
O çılgın nar ağacı mı dünyanın bulutlu gökleriyle savaşan?
Kendini kıskançlıkla yedi tür tüyle süsleyip
Ölümsüz güneşin bin bir rengine büründüğü gün,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Kaçmaya kalkan atın yüz kamçılı yelesine sarılan,
Hiç acınma, hiç yakınma bilmeden, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Ufuktan şimdi doğan bir umudu haykıran?
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı, bize uzaktan
Serin alevli yaprakların mendilini sallayan,
Doğum sancısı içinde bin bir geminin,
Bin bir kere yükselip alçalan dalgaları
Bilinmedik kıyılara uzanan bir denizdeymiş gibi,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı, havanın saydamlığında donanıp gıcırdayan?
Başı taa havalarda, ışıyan ve övünen mor salkımlarla,
Tehlikelere açık, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Dünyanın orta yerinde şeytanın fırtınasını ışıkla parçalayan,
Ve günün, üzeri türkülerle işli sırmalı örtüsünü
Boydan boya yayan, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Günün ipek giysilerinden bir anda soyunup kurtulan?
Söyleyin, ilkin büzgülü etekleriyle Nisan'ın,
Sonra yaz şenliğinin ağustosböcekleriyle gülüp oynayan,
Öfkelenen, her türlü gözdağını kara kötülükten arıtıp
Güneşin kucağına esrik kuşlarını serpen,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı bu, her şeyin,
En gizli düşlerimizin bile üstüne kanat geren?
Odisseus ELİTİS
Çeviren: Cevat ÇAPAN

4 Temmuz 2015 Cumartesi

SİİRİÇİ HATLARI VAPURU

Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlügüne kavusturur
salacak iskelesini
batmak pahasIna
Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
Attila İlhan vapuru
keyfile yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini
SUNAY AKIN

2 Temmuz 2015 Perşembe

Meclis Başkanı Seçimi'nin Ardından

Şimdi HDP 4. turda 50 küsür millet vekili ile Baykal'a destek verdi ve AKP karşısında gereğini yaptı öylemi?
Dengir Mir M. Fırat'ı aday yapmadımı bu solcu ve sosyalist parti.
Kim bu Mir Fırat?
Adı hayali ihracata, uyuşturucu kaçakçılığına karışmış AKP nin kurucu üyesi ve millet vekili değilmi? Mir ne demek? bu adam aşiret reisi AĞA değilmi? Kılıçdaroğlu bir TV programında perişan etmedimi bu adamı? AKP nin bile silkekeyip attığı birini millet vekili yapıyorsunuz. Yetmezmiş gibi bir de Meclis Başkanlığına aday gösterdiniz. Yalnız o da değil. Gaydalı aşiretiniden Mahmut Celadet Gaydalı, Şıpkı aşiretinden Berdan Öztürk Millet Vekili bu partiden. Ahmet Türk, Hişyar Özsoy gibi dahası da var üstelik. Feodal düzenin adamlarını meclise taşıyarakmı sosyalist olunuyor günümüzde.
Tamam zeka ortalaması pek parlak değil insanlarımızın ama geri zekalı muamelesi yapılması iyice canımı sıkıyor. Hele zekasından emin olduklarımızın bu güruhun peşinden koşulsuz gitmesi inanılır gibi değil.

MADIMAK

Güzel memleketimde insanlık nasıl yakılıyor bak
Din,inanç, iman denerek cana nasıl kıyılıyor bak
Kimi seyrediyor uzaktan, kimi körüklemekte ateşi
Bu kan donduran vahşete sen ortak, ben ortak

Tahir ÖZCAN
















Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...