15 Nisan 2011 Cuma

GAEA


Yunan mitolojisine göre “DÜNYA” yaşayan bir varlık olarak nitelenir. Yani; Tanrıça GAEA

1960larda nasa icin çalışan James Lovelock tarafindan, Lynn Margulis'in de yardımıyla geliştirilen ve Llovelock’un 1979'da yazdığı " GAEA: a new look at life on earth" adlı kitapta bahsedilen hipotezde, dünyanın aslında canlı bir organizma gibi olduğu iddia edilmiştir. Dünyadaki yaşamın adı GAEA'dır ve buna göre karalar GAEA 'nın kemikleri, okyanuslar, denizler ve ırmaklar onun dolaşım sistemi, atmosfer onun solunum sistemi, üzerinde yaşayan canlılar da onun sinir sistemidir. 

Neresinden bakarsanız bakın akla yakın bir düşünce değil mi?

Dünyanın her yaşam formu gibi bir de ömrü var. Bilim adamlarına göre dünya, yaklaşık 4.5 milyar yıldır var ve en azından da bir o kadar daha yaşayacağı var sayılıyor. Bu hesaba göre orta yaşına yakın bir gezegenemiz olduğunu söyleyebiliriz.

Hipoteze göre insan yapısına benzetme yaparsak, 30-35 yaşlarında olgun bir beden diyebiliriz. Normal şartlarda gelişimini tamamlamış, fiziken en ideal durumunda, aktif ve zımba gibi bir delikanlı olmalı.  Peki gerçekte nedir durumu dünyamızın? Kaynakları hızla tükeniyor. Havası denizleri hızla kirleniyor.Onu güneşin zararlı ışınlarından koruyan ozon incelmiş…Bu yüzden ısısı yükseliyor. Bu ısınmadan dolayı kutupları eriyor, suları yükseliyor, yükselen sular iklim değişikliklerine, bu değişiklikler de doğanın dengesinin bozulmasına sebep oluyor…

Bu bozukluklar; depremler, kasırgalar, volkanik olaylar, seller ya da kuraklık gibi bir sürü doğa olayını tetikliyor ve her geçen gün artarak devam ediyor. Bu zincirleme tepkime en küçüğünden (mikroskobik) en büyüğüne (balinalar, dev ağaçlar gibi…) üzerinde yaşayan var olan her varlığı etkiliyor, şüphesiz.
Yine insan yapısına benzetme yaparsak, ısının yükselmesi, insan ateşinin yükselmesi gibi, yani dünyanın ateşi yükseliyor. Ateşin yükselmesi ise bir hastalık belirtisi değil mi?
Dünya hasta öyleyse.
Diğer semptomlara bakalım, nedir bu hastalık?
Sistemleri bozuluyor dünyanın (ekosistem)
Nefes alamaz hale gelmedi henüz, ama zorlanmaya başladı.
Kan basıncında artış var (Denizlerin yükselmesi)
Ayrıca kanındaki yararlı varlıklar (alyuvar, akyuvar gibi…) deniz canlıları azalıyor.
Güneşin zararlı ışınlarından koruyan ozonun incelmesi bağışıklık sistemini zayıflatıyor, zararlı mikroplara karşı savunmasız hale geliyor.
Ciğerleri de sorunlu dünyanın, nefesinin daralması bu yüzden.
Toprağı, madenleri, doğal kaynakları tükeniyor( bedeninin yağ ve kas tabakası eriyor)
Temiz su kaynaklarını da buna eklersek, vücut hızla su ve enerji kaybediyor.
Bu belirtilere bakarak bir teşhis koyabilir miyiz? Nedir bunlara sebep olan şey?
Düşünen beyinler için zor değil.  Mikrobik mi bu hastalık , hayır sebep bir virüs.
“Dışarıdan mı geldi, bünye kendisi mi üretti…” tartışmaları arasında kesin olan bir şey var ki, o da dünya hasta:GAEA Hasta!
Ateşi giderek yükseliyor, çünkü her hasta beden gibi o da hastalıkla yani bizimle (insanla) mücadele ediyor.
Sonunda birinin kazanacağı bir mücadele;
GAEA kazanırsa var olmaya devam edecek,biz insanlarsa edemeyeceğiz.
Virüs kazanırsa (yani insan) GAEA kaybedecek, yani ölecek.Biz insanlar da onunla birlikte öleceğiz.
Her iki halde de kaybeden insanlık olacak.
6 milyarı aşkın insanın ne kadarı bunu görecek bilmiyorum. James Lovelock’un hipotezinden haberdar olanların içinde bile çok sayıda olduğunu düşünmüyorum.

Bu karamsarlık çare değil tabii. Ama çare de yok değil.

Gecikmemek, hastalığın geri dönülmez safhaya gelmesine izin vermeden müdahele etnek gerekiyor. İş işten geçmeden tedaviye başlamazsak, son çok uzak değil.

Bu bilinci yayalım, serumumuz bu!

Yardımcı ilaçlar peşi sıra gelir. Önemli olan bu serumun virüsü dönüştürme sürecidir ve bence kurtuluş bunda gizlidir.

Tahir Özcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...