25 Temmuz 2014 Cuma

BİLGİ

   Bilmek çok şey, anlatabilmek daha çok. Bildiklerini ne kadar çok kişiye anlatabilirsen,geleceğe o kadar çok şey aktarabildin demektir. Öğretmenliğin ne kadar kutsal bir görev olduğunu varın siz düşünün. Bilgi denen şey ise yanlış olduğu kanıtlanana kadar doğru kabul edilendir. Bilgi teknolojilerinin hızla geliştiği çağımızda, bilginin hızına ulaşmak gittikçe zorlaşıyor. Hamurunda zoru sevmemek olan insanoğlu da merak etmek,sorgulamak,araştırmak,öğrenmek yerine kabullenmeyi seçiyor genellikle. Bence bu sebepledir ki köktencilik,dogma ve körü körüne inanç bu kadar yaygın. 
  Neden bilmek istemez insan? Her gün yediği ekmeğin ana maddesi unu üretmek için buğdayın ne zaman,nasıl ve nerede ilk olarak üretildiğini. Ya da içmeyi sevenler, ilk alkollü içki olan biranın nerede ve nasıl bulunduğunu. Hayvan severler ilk evcilleştirilen hayvan olan köpeğin tarihsel gelişimini. Oysa bir meczup köpek giren eve melekler uğramaz dediğinde hemen inanı verirler. Ekmek kutsaldır değinde inandıkları gibi. Galile dünya yuvarlak dediğinde inanmamışlardı. Tepsi gibi bir yer yüzünde yaşıyoruz, ucuna kadar gidersek düşeriz diyen din adamlarına inanıyorlardı oysa. Günün birinde Galileye inanan denizciler dünyayı dolaştılar ve yeni keşifler yaptılar. Meraklı beyinlerin ufku açıldı.  Newton yer çekimini keşfetti ve bir gün insanlar uçtu. Milyonlarca galaksi, milyarlarca yıldız, Trilyonlarca gezegen varken, hala yaşamın dünyamıza özgü olduğuna inananlar çoğunlukta. Öyle olduğu halde bu tek yaşam barındıran gezegeni yok etmek için yarışıyoruz. Birbirimizi öldürmek için de. 
  Bilinen ilk yazılı metin de bir dinsel anıttı. Din, inanç sistemleri hayatımızın çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Cevap bulamadığımız sorulara cevabı olduğuna inandığımız için. Adı üzerinde İNANÇ. Öyle olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Gerçek olan ise, her sorunun cevabı oralarda biryerlerde bizi bekliyor. Yeter ki arayalım. Bulduğumuz her cevap yeni sorular getiriyor. Bu sonsuz bir döngü. Cevabını öğrendikçe biliyor ve daha çok soru üretiyoruz. Önlenemez merak gelişmenin lokomotifi. İnanç ise bu yoldaki fren sistemi olarak çalışıyor. Biri ötekisinin karşıtı değil. Dengeli bir yapıda gittiği sürece yoldaşı olarak kalabilir. 
   İnanç binlerce yıldır kendini kabul ettirmiş durumda. Bilgi ise kendine yol açabildiği oranda ilerlemeye çalışıyor. En azından benim çevremde böyle. Dileğim o dur ki, umarım bilginin faziletini anlayan bir toplum olduğumuzu görebiliriz.

Not: Bilgi,yaşam ve insan ilişkisini zihnimde berraklaştıran
Prof.Dr. A.M.Celal ŞENGÖR'e sonsuz minnettarlığımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...