MEKANLARA ALICI GÖZLE BAKMAK
Gün içinde işi veya amacı gereği keyfi ya da zarureti neticesinde insanlar açık kapalı birçok mekanı kullanırlar. Ancak nedense mekanlara alıcı gözle bakmak akıllarına gelmez, ya da alıcı gözle baktıklarını zannedip, genel izlenimin bir sonucunu belleklerine yerleştirirler.
Mekan ve makanla ilgili her türlü donanımı tasarlayan, üreten ve kullanan olarak “alıcı gözle bakmanın” ne olduğu ve uygun malzemenin uygun çözüm için kullanılıp kullanmadığını tartışmak istiyorum.
İşlevsel, estetik, ekonomik ve kullanılabilirlik gibi temel ilkeler her mekanın biçimlenmesinde etkendir.
İşlevsel öncelikler; ergonomi, kullanımda pratiklik, uzun ömürlü kalıcı çözümler, basit ve uygulanabilir detaylar ve katlanılabilir maliyetler olarak adlandırılabilir.
Görsel öncelikler ise; tasarımda bütünlük, işlevi ile bütünleşen bir tarz, renk-obje-mekan uyumu, üzerine eklenebilirlik ve katlanılabilir maliyettir.
Biz tasarlayanlar bu her iki önceliği de birlikte içeren, kullanıcı istek ve ihtiyaçlarına cevap veren uygulamaları yapmaya gayret ederiz. Ancak bu ortak bileşkeyi her zaman yakalamak mümkün değildir. Kimi zaman kullanıcı bu kriterlerden kendince öncelikler belirler ve kimilerini eler, ya da bizler elemek durumunda kalabiliriz. (örneğin mevcut bir mekanın yenilenmesinde).
Bu seçimler kullanıcı ile tasarımcının yaşadığı bir süreçtir ve tamamlanmış mekanın diğer kullanıcılarının farkında dahi olmaması gereken bir süreçtir. Yani elenen kriterler işlevsel ve görsellik açısından asla hissettirilmemelidir.
Örneğin bir mekan değişiminde, yenilenmesi mümkün olmayan tesisatların tasarıma yansımasına bakalım. Sıva üstü dediğimiz açıkta kalan elektrik kablolarının konsepte uygun olarak ahşap veya alçıpan gibi malzemeler ile dekoratif kapatılabilmesi ve aynı dekoratif özelliğin tesisat olmasa da mekanın bir başka yerinde tekrarlanması, hatta işlev kazandırılabilmesi, son kullanıcının asla bilemeyeceği, dekor olarak algılayacağı zorunluluk kriterlerinin görselliğe yansıdığı bir uygulamadır.
En çok üzüldüğümüz nokta ise; mekan sahibinin satın aldığı, kiraladığı yer için düşündüğü yeni fonksiyonuna uygun mekan seçimi yapmamış olması, ya da zaten sahibi olduğu mekanın dönüşecek yeni fonksiyonunu yanlış seçmesidir. Genellikle işyerlerinde karşılaştığımız bu soruna yatırımcının bakışı; mekanın o iş için getirisi olan ticari bir yerde, yeterli metrekarede ve katlanılabilir işletme maliyetleri bakımından uygun olup olmadığıdır. Mekanın mimari, statik ve diğer tesisatlarının, mekan yüksekliğinin, çevre etkileşiminin vb. diğer yapısal özelliklerinin yeni fonksiyonu ile örtüşüp örtüşmediği ve de yasal çerçevelerde yapılabilecekleri düşünülmemektedir. Bunları sorgulamak ve tasarım-uygulama zorluklarına katlanmak hep sonradan devreye giren mimarlara kalmaktadır. Çoğu zaman mekan sahibi bu hatasını anlamakta ki zaten yapısal zorluklar ile ya maliyetler umduğu gibi olmamakta ya da taleplerinden bazılarının yapılamayacağı için hayal kırıklığına uğramaktadır.
İşte bu noktada mekanlara alıcı gözle bakmanın daha satın alma-kiralama aşamasında başladığı da söylenebilir. Gün içinde kullanılan mekanları iyi gözlemleyebilmek de kendimize ait bir mekanda daha doğru karar ve uygulamaların olmasına neden olan bir bilinçlenme yöntemidir.
Doğru yerde, doğru malzeme ile doğru çözümü üretebilmek tasarım ve uygulama kalitesidir ve bilgi tecrübe gerektirir. Hasta olunca doktora gitmekten başka bir şey düşünmeyecek kadar bilinçli ve sağlımız için gerekli olduğu inancındaysak, mekan sağlığımız için de gerekli meslek disiplinlerine müracaat etmemiz de mutlak önceliğimiz olmalıdır.
Muvattalis
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder