MB ile CB-RTE arasında eşine başka bir yerde ve zamanda rastlanmamış büyük savaşlar devam etmekte.
Bir tarafın iddiasına göre faizler indirilmeli. indirilmemesi vatana ihanet olur.
Bir tarafın iddiasına göre faizler ekonominin dengesini, tüm ödemeler dengesini bozar.
Faizlerin indirilmesi başka koşullar değişmemesi halinde bile şirketlerin sıkıntılarının sadece % 11' ini gidereceği ifade edilmektedir. Geriye kalan % 89 sorunlar yumağı ne olacak? Buna yanıt veren yok.
Bu itiş kakış arasında dolar almış başını gidiyor. Herkes seyrediyor.
Hükümetin başındaki AD dolar dünyada yükseliyor, bizde de yükseliyor. El ile gelen düğün bayram demeye getiriyor. Oysa doların değerinin yükselmesi aşırı dolarize olmamış ekonomilerde sadece binde bir değişiklik yaparken bizde şimdiden yüzde onüçü aştı. Dış borçlar 383 ten 435' e yükseldi. Aradaki 50' lik farkı bize zam yaparak ödettirecekler. Bunun adı hayat pahalılığıdır, enflasyondur.
Global ekonomide sistemin konjonktürel bir daralmaya girdiği tüm ekonomistlerce ifade ediliyor. ABD Merkez Bankası monetarist politika enstrümanlarını kullanarak ekonomilerini korumak istiyor. Enerji politikalarında radikal sayılabilecek değişiklikler, brent petrol fiyatlarının değişmesi farklı ülke ekonomilerinde farklı sonuçlara neden oluyor. Bunun bize yansıması, durduk yerde döviz cinsinden borçların yükselmesi sıcak para girişinde isteksizlik. Cari açığın döndürülemez büyüklüklere ulaşması...Ayrıca ekonomide özelleştirme gelirlerinin sonuna gelinmiş olması, yeni rant yaratmada başarısızlık. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektöründe bile tökezlemeler ve ileriye dönük belirsizlikler baş göstermektedir.
İşte böyle bir ortamda kendisini her şeyin yönlendiricisi olarak gören RTE' nin aktif rol üstlenmesini anlamak bir ölçüde mümkün ama sırf faizlerin indirilmesi ile ekonominin düzeleceğini sanmak gerçekten zor. Hatta imkansız. Büyük bir olasılıkla bunu bizden daha iyi kendisi bilir.
CB-RTE' nin giderek söylemini sertleştirmesinin, toplumu artan oranda polarize etmesinin nedenini anlamak gerçekten çok zor.
Çözüm süreci denen şey çözümsüzlükler yumağı haline geldi. Barış ve kardeşlik yerine birbirinden daha da ayrışan taraflar ortaya çıktı.
Komşu ülkelerle sıfır sorun derken tüm komşularla sorun yaşama noktasına gelindi.
Toplumda düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önüne her gün bir çok engel çıkartılmakta. İnsanların demokratik hak ve özgürlüklerini kullanma hakkı yok sayılmaktadır.
Toplumda insanların yaşama tarzlarına, onların kültürel değerlerine açıkça ve kabaca müdahale edilmektedir
Toplumda insanların kendi aralarında ve devlet ile yurttaş arasında güven duygusu, adalete olan güven duygusu derinden sarsılmıştır.
Çağdaş demokratik bir toplum düzeni yerine hızla teokratik bir devlet yapısının temelleri atılmaktadır.
Böyle bir ortamda Türkiye genel seçim hazırlığı içine girmiştir.
İktidar ve muhalefet partileri ve toplumun değişim kesimleri arasında ayrım yapmaması, onların arasındaki uyuşmazlıklarda uzlaştırıcı olması gerekirken bir tarafı tutup ettiği anda aykırı olduğu halde Anayasayı değiştirecek kadar bir milletvekili sayısının bir partiye verilmesini isteyen bir cumhurbaşkanı elbette bir çoğumuzdan bu konuları daha iyi bilen bir kişidir.
Onun bildiği, bizim bilmediğimiz nedir?
Bir bilen var mı. Varsa açıklarsın bilgilenmiş oluruz.
Ali Can Polat
Bir tarafın iddiasına göre faizler indirilmeli. indirilmemesi vatana ihanet olur.
Bir tarafın iddiasına göre faizler ekonominin dengesini, tüm ödemeler dengesini bozar.
Faizlerin indirilmesi başka koşullar değişmemesi halinde bile şirketlerin sıkıntılarının sadece % 11' ini gidereceği ifade edilmektedir. Geriye kalan % 89 sorunlar yumağı ne olacak? Buna yanıt veren yok.
Bu itiş kakış arasında dolar almış başını gidiyor. Herkes seyrediyor.
Hükümetin başındaki AD dolar dünyada yükseliyor, bizde de yükseliyor. El ile gelen düğün bayram demeye getiriyor. Oysa doların değerinin yükselmesi aşırı dolarize olmamış ekonomilerde sadece binde bir değişiklik yaparken bizde şimdiden yüzde onüçü aştı. Dış borçlar 383 ten 435' e yükseldi. Aradaki 50' lik farkı bize zam yaparak ödettirecekler. Bunun adı hayat pahalılığıdır, enflasyondur.
Global ekonomide sistemin konjonktürel bir daralmaya girdiği tüm ekonomistlerce ifade ediliyor. ABD Merkez Bankası monetarist politika enstrümanlarını kullanarak ekonomilerini korumak istiyor. Enerji politikalarında radikal sayılabilecek değişiklikler, brent petrol fiyatlarının değişmesi farklı ülke ekonomilerinde farklı sonuçlara neden oluyor. Bunun bize yansıması, durduk yerde döviz cinsinden borçların yükselmesi sıcak para girişinde isteksizlik. Cari açığın döndürülemez büyüklüklere ulaşması...Ayrıca ekonomide özelleştirme gelirlerinin sonuna gelinmiş olması, yeni rant yaratmada başarısızlık. Ekonominin lokomotifi olan inşaat sektöründe bile tökezlemeler ve ileriye dönük belirsizlikler baş göstermektedir.
İşte böyle bir ortamda kendisini her şeyin yönlendiricisi olarak gören RTE' nin aktif rol üstlenmesini anlamak bir ölçüde mümkün ama sırf faizlerin indirilmesi ile ekonominin düzeleceğini sanmak gerçekten zor. Hatta imkansız. Büyük bir olasılıkla bunu bizden daha iyi kendisi bilir.
CB-RTE' nin giderek söylemini sertleştirmesinin, toplumu artan oranda polarize etmesinin nedenini anlamak gerçekten çok zor.
Çözüm süreci denen şey çözümsüzlükler yumağı haline geldi. Barış ve kardeşlik yerine birbirinden daha da ayrışan taraflar ortaya çıktı.
Komşu ülkelerle sıfır sorun derken tüm komşularla sorun yaşama noktasına gelindi.
Toplumda düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önüne her gün bir çok engel çıkartılmakta. İnsanların demokratik hak ve özgürlüklerini kullanma hakkı yok sayılmaktadır.
Toplumda insanların yaşama tarzlarına, onların kültürel değerlerine açıkça ve kabaca müdahale edilmektedir
Toplumda insanların kendi aralarında ve devlet ile yurttaş arasında güven duygusu, adalete olan güven duygusu derinden sarsılmıştır.
Çağdaş demokratik bir toplum düzeni yerine hızla teokratik bir devlet yapısının temelleri atılmaktadır.
Böyle bir ortamda Türkiye genel seçim hazırlığı içine girmiştir.
İktidar ve muhalefet partileri ve toplumun değişim kesimleri arasında ayrım yapmaması, onların arasındaki uyuşmazlıklarda uzlaştırıcı olması gerekirken bir tarafı tutup ettiği anda aykırı olduğu halde Anayasayı değiştirecek kadar bir milletvekili sayısının bir partiye verilmesini isteyen bir cumhurbaşkanı elbette bir çoğumuzdan bu konuları daha iyi bilen bir kişidir.
Onun bildiği, bizim bilmediğimiz nedir?
Bir bilen var mı. Varsa açıklarsın bilgilenmiş oluruz.
Ali Can Polat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder