Duyusal varlıklar olarak bütünüyle doğal düzenin parçasıyız.Dolayısıyla nedensellik yasasına tabiyiz.Bu açıdan bakınca özgür bir irademiz bulunmuyor.Ama ussal varlıklar olarak duyumlarımızdan bağımsız haliyle dünyada bir yerimiz car.Yalnızca ahlaki tercihler yapmamıza olanak sağlayan 'pratik aklımıza' uymakla özgür bir iradeye sahip olabiliriz.Çünkü ahlak yasasına boyun eğdiğimizde, kendi uyacağımız yasayı yine kendimiz ortaya koymuş oluyoruz.
Kant,rasyonalistler ve empristler arasındaki çatışma sonucu felsefenin girdiği açmazdan bir ççıkış yolu göstermeyi başarmıştır.Bu yüzden Kant'la birlikte felsefe tarihinin bir dönemi daha kapanmış olur.1804'te Romantik Çağ başlamaktayken öldü Kant. Königsberg'deki mezarında en ünlü sözlerinden biri yazılıdır: 'Ne kadar sık ve uzun düşündüysem, şu iki şey hep yeni ve artan bir hayranlık ve huşuyla doldurdu ruhumu:üstümdeki yıldız gökyüzü ve içimde ahlak yasası.' Ve devam ediyor,'yukarıda ve içimde bir Tanrı olduğunun kanıtı bunlar.'
Kant, ahlak yasasını örneğin nedensellik yasası kadar mutlak ve genel sayıyordu.Nedensellik yasası da akılla kanıtlanamaz, ama yinede kaçınılmaz bir şeydir.Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir şey.
Kant, ahlak yasasını anlatırken vicdanı betimlermiş olur.Vicdanın bize bildirdiğini anlatamayız,yine de biliriz. Bazen başkalarına karşı sevimli davranırsın, çünkü işine öyle gelir.Böylece seni severler. Ama eğer sırf sevilmek için iyi davranıyorsan, demek ki seni harekete geçiren ahlak yasası değildir.Ya da bu yasaya saygı duymuş olmazsın.Ahlak yasasına uygun davranıyor olman da belki iyi birşeydir, ama ahlaksal denebilecek davranış kendi eğilimlerine karşı koyabilmeyi gerektirir.Bir şeyi ödev saydığın için yapıyorsan, ancak o zaman ahlaksal davranıştan söz edebiliriz.Bu yüzden Kant'ın ahlakı genellikle bir ödev ahlakı olarak nitelendirilir.
Yardım kuruluşları için para toplamayı ödev sayabiliyorsan asıl önemli olan bunu doğru bildiğin için yapıyor olmandır.Topladığın para yolda kaybolsa ve yardım edilmesi gereken insanlara hiç ulaşmasa bile, sen ahlak yasasına uymuş oldun.Doğru bir anlayışla hareket ettin.Kant'a göre bir davranışı ahlaki açıdan kabul etmek için, ona yol açan anlayışa bakmak gerekir, eylemin vardığı sonuçlara değil.Bu yüzden Kant'ın ahlak görüşüne düşünüş ahlakı da denmektedir.
-Ne zaman ahlak yasasına uygun davrandığımızı bilmek neden bu kadar önemliydi Kant için? Yaptığımız şeyin insanlara yararlı olması daha önemli değil mi?
*Tabi, zaten Kant da buna itiraz etmezdi.Ama ancak ahlak yasaına saygı duyarak davranıyorsak, özgür davranıyoruz demektir.
Sırf bir yasaya göre özgür olmuyorduk Kant'a göre.Hatırlarsanız insanın özgür bir iradesi olduğunu iddia etmek ya da varsaymak gerektiğini söylemişti Kant.Bu önemli bir nokta, çünkü Kant bir yandan da her şeyin nedensellik yasasına göre gerçekleştiğine inanıyordu.Aama öyleyse özgür bir iradeye nasıl sahip olabiliriz? İşte Kant bu noktada insanları ikiye bölüyordu.Biraz Descartes'i hatırlatıyor bu bize.O da insanın ikili bir varlık olduğunu, hem bir bedene hem de bir akla sahip olduğunu söylemişti.Kant da duyusal varlıklar olarak tümüyle hiç değişmeyen nedensellik kurallarına tabi olduğumuzu söyler.Neyi duyumsayacağımıza kendimiz karar veremeyiz;duyumlar kendilerini dayatır ve istesek de istemesek de bizi etkiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder