12 Haziran 2013 Çarşamba

HOPİ'LER

Hopiler, kovboy filmlerindeki Kızılderililerdendir… Başındaki tüyleriyle, kendilerine has danslarıyla, Güney Amerika’da M.Ö.12. yüzyılda yaşayan Pueblo Kızılderililerinin adıdır. Hopi sözcüğünün anlamı ‘“iyi, barışçı” ya da “akıllı”’ anlamına gelir. Hopi dilinde zamanı tanımlayan herhangi bir sözcük bulunmaz. Yani Hopiler “geçmiş, gelecek ve şimdi”yi tarif etmeden iletişim kurmakta hiç zorlanmamışlardır. Hopiler, doğanın bir parçası olduklarını inanır, astroloji ve şifacılık konusunda zamanı aşan bir bilgi düzeyleri vardır. Aynı zamanda döneminden ileri bir mimari üslupla katlı evler inşa etmişlerdir… Yani Hopiler, gelişmiş bir medeniyetin insanlarıdır.



Biber gazları, tomaları, nükleer santralleri, HES’leri vs. yoktur… Silahsız olmak medeniyet demektir. Bunu çözen her toplum geleceği kurgularken suyun, ağacın, ormanın, kaplanın, insanın, kelebeğin bir olduğunun, birlikte var olduğunun bilincindedir. Uygarlık dediğimiz de budur zaten. Hopilerin yaşam felsefesi, doğayla iç içe yaşamaktır.



Sanayileşmiş Hollywood filmlerinde uzun yıllar kızılderililer ve kovboyların arasındaki toprak savaşlarını izledik. Günümüzde ise uzayda başka medeniyetler bulup onlarla savaşan yeni kahramanları izliyoruz. Avatar filminde olduğu gibi ve konu hep aynı: Yaşam kaynaklarını ele geçirmek...



Hopilerden günümüze 3200 yıl geçmiş… Devam eden savaşların amacı ise hep aynı… Madem savaşın amacı hep aynı, düşman da aynı olsa gerek. Kovboy filmlerinden bilimkurgu ve macera filmlerine geçiş sürecinde ise senaryolar topraktan, doğal rezervlere dönüştü… Malum, insanoğlu doğal yaşam kaynaklarını hızla tüketiyor.



Gezi’deki direnişin bir ağacının tek yaprağına zarar gelmesin diye başlamasına sebep olan bilinç, Hopilerin 3200 yıl önceki bilincinden farksız değil. Kuşkusuz bu doğanın bilincidir. İstanbul 400.000 bin yıl önce de bir yaşam alanıydı. Kısa ömürlerimiz, Gezi Parkı’ndaki bir çınarın yaşının çeyreği bile değil. İstanbul’un ve Anadolu’nun kadim topraklarının sonsuzluğa ulaşan ömürleri karşısında küçüğüz; pek küçüğüz…



İşte tam da bu sebepten ötürü Kızılderililer zamanın ötesinden bizlere ulaşır… Çünkü onlar bilirler “Kartalı vuran kendi tüyünden yapılmış oktur.” Asıl görevimiz doğanın yüz binlerce yılda oluşturduğu ve evimiz olan toprakları korumak, suyu ve ormanları hoyratça tüketmemek… Yaprakla insanı bir tutmak… Kovboy filmlerindeki gibi “güçlü olan kazanır” demek yerine enerjimizi sürdürülebilir bir yaşam kurmak için kullanmak…



Gözümüz ile değil, yüreğimiz ile doğadan yana karar verme zamanıdır… Yoksa doğa, onu korumamız gerektiğini farklı yollardan bize hatırlatacaktır…



Yeşim Dizdaroğlu / ÇEKÜL Vakfı Eğitim Koordinatörü / 11.06.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...