28 Haziran 2013 Cuma

Korku

Zülfü Livaneli
Ethem’i nişan alarak kafasından vuran polisin serbest bırakıldığını ve Başbakan’ın bu eylemleri destan olarak nitelediğini duyar duymaz aklıma Nâzım’ın bir şiiri geldi.

Büyük şair, Amerika’da özgürlük ve barış şarkıları söyleyen kalın sesli siyahi şarkıcı Paul Robeson’a şöyle sesleniyordu:

“(...) Korkuyorlar Robson şafaktan korkuyorlar / Görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar / Sevmekten korkuyorlar bizim Ferhad gibi sevmekten / Tohumdan ve topraktan korkuyorlar / Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar / Ümitten korkuyorlar Robson, ümitten / Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam / Türkülerimizden korkuyorlar...”

Sivil olsaydı?

Suç işleyen polisi serbest bırakmak olsa olsa büyük bir korkunun ve aczin ifadesidir. Halktan korkmanın ve polis kalkanları ardına sığınmak istemenin dışavurumudur.

Böyle bir korku olmasa hükümet, sivil yurttaşları tabancayla vuran, gaz bombalarıyla kör eden, gençleri botlarıyla ezen polisleri savunmaz.

Dikkat ederseniz “polis“ diyerek bir genelleme yapmadım, suçlu polislerden söz ettim.

Çünkü polis de halkın, yoksul ve ezilmiş kesimin çocuğu. Aslında yürüyüş yapanlarla polis kardeştir ama onları hükümetler ayırır, birbirine düşman eder.

Birçok iyi polis tanıyorum; kültürlü, merhametli, insan evladı genç polislerle karşılaştım. Bu kardeşlerime her zaman büyük sevgi duydum.

Ama tabancasını çekerek Ethem’in başını hedef alan ve tetiği çeken polis bir cinayet sanığıdır.

Videolarla tespit edilen bu cinayette ateş eden şahıs sivil olsaydı serbest mi bırakılacaktı?Elbette hayır!

O zaman polisin ayrıcalığı ne?

Polis yasaların üstünde mi? Değil ama hükümet suç işleyen polis memurlarına arka çıkıyor, onları koruyor, daha fazla suç işlemeye teşvik ediyor.

Çünkü onların gözünde silahsız Ethem düşman, hem de katli vacip bir düşman; onu vuran polis ise kahraman.

Bu adaletsizlik ancak büyük bir korku ile mümkün olabilir.

Yürüyen bağrı açık gençlerden, barışçı, silahsız, sevecen insanlardan korkmakla bu noktaya sürüklenilir.

Vicdanlardaki öfke

Ne garip değil mi?

Bir tarafta TOMA’lar, gaz bombaları, tabancalar, tüfekler, maskeler, öte yanda yazlık giysiler içinde barışçı gençler.

Ve silahlı taraf, bu gençlerden korkuyor; ateş ediyor, gaz bombası atıyor, basınçlı ve ilaçlı su sıkıyor.

Buna rağmen korku geçmiyor bir türlü. Hatta daha da artıyor. Çünkü Ethem’e yapılan zulmün vicdanlarda yarattığı öfke, her silahtan daha güçlü.

Ne diyordu Şirazlı Sadi: “Adalete susamış bir insanın susuzluğunu, dünyanın bütün nehirleri gideremez!”
Zülfü Livaneli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...