20 Haziran 2011 Pazartesi

'-MIŞ GİBİ'


Yüzey iki yüzlülüğün simgesidir. Bir yüzü diğer yüzüne direnir. Yüzlerinden sadece biriyle karşılaşmak ise bedenin fiziki varlığının mecburiyetidir. Yüzyüze kaldığı 'an' beden, varlığını yüzeye baskın kılmak ister. Onu salt nesne olmanın ötesinde kendinin tamamlayıcısı olarak görür. Yüzeyin mekansal bir düzlem olması ise bu noktada tariflenir. Tarifi yapılan şey ise aslında bedenin kendine kurduğu bir düzenektir. Mekan, bu tariflenme ile kendisini bedenle ilişkisi üzerinden gerçek kılar. Potansiyellerinin meydana çıkışına dair yapılan her hamlede başka bir gerçeklikle karşılaşmak mümkündür ve hamleler tarifin nasıl  olması gerektiğine karar verir. Bedenin mevcut varlığının yüzeydeki baskısı, nesnenin iki durumu olarak, yani  opaklık ve şeffaflık arasında varyasyonların tercihi şeklinde kendini gösterir. Her hamlede, durumlardan biri, kendini vareder. Burada deneyimin çoğulluğuna ait ortamı hazırlayan beden, yüzeyde oluşabilecek tek bir durumun yaratacağı olasılıklar üzerinden zihinsel etkinliğini zengin kılacaktır. Opaklığa ters düşen bir hamle diğer yüzün maruz kaldığı atmosferi farketmeyi sağlayabilir. Fiziki varlığını şeffaflığa teslim ederek yüzeyin  'yok' muş gibi davranmasını istemek te bu düzeneğin tercihi olacaktır.
 Yüzey, opaklığının bünyesinde şeffaflığın görüntüsüne imkan verdiği zaman ise aynı zaman diliminde ve tek bir yüzde, bedene oyun oynamaya başlar. Bünyesine teknolojiyi giydirmek ise son zamanlardaki en moda oyunudur. Zihinsel etkinliğini tekinsiz bırakarak bedenin baskın yönünü, bu oyunda tehlikeye sokar. Yüzey artık sonsuz düzlemleri seyirlik kılmaya başlamıştır ve bu seyir esnasında hangi yüzle karşı karşıya kaldığını algılamayı zorlaştırır. Tariflenen mekan bedenin oluşturduğu düzenek değildir artık! Yüzeyin bu oyununda beden, fiziki varlığını kaybetmeye başlar. Gerçekmiş gibi davranan yüzeylerin arasında mekanını tarifleyememektedir. Opaklığın keskinliği yada şeffaflığın geçirgenliği gibi tercihler belirsizleşmektedir. Nesnenin bünyesini özelleştirmesini ve deneyimi zenginleştirmesini sağlayan bu tercihler bedene rağmen önemini yitirir.
Burada söz konusu durum, yüzeyin mevcudiyetini sorgulamak gereğini hissettirir. O artık tarifli bir nesne olmaktan çıkar. Fiziki mevcudiyetindeki düzenekler başka ortamlarla ilişki sağlamaya yarayan araçlarmış gibi davranır. Bu moda oyunun adı ise '-mış gibi' olmaktadır. Yüzey, '-mış gibi' oyununda fiziki masif bir düzlem olmaktan öte gidemez. Beden ise yüzeyden daha fazlasını istemez. Bedenin hangi yüze baskın davrandığının önemini yitirmesi ile alakalı olarak diğer yüzü ile arasındaki çekişmeli durum da ortadan kalkmıştır. O artık bedeni siberuzayda bir ortama taşımakla yükümlüdür. Beden bu yeni oyunda önceden karşı karşıya kaldığı tek yüzeyden sonsuz yüzeyler bileşkesine geç'miş gibi' hissedecektir. Buradaki sonsuzluğun deneyimleri daha zenginleştir'miş gibi' görünmesi, zihinsel olarak yer değiştir'miş gibi' düşünmesine yol açar. Fiziki bünyesinden bağımsız karakterler yaratarak oynadığı bu yeni oyunda nasıl varolacağı sadece arzularına bağlıdır ve arzuladığı beden(ler)'miş gibi' olabilmesi tatmin eder. Fiziki ortamını önemsememekle beraber siberuzaydaki ortamında yine arzularına göre seçilmiş yüzeylerin görüntülerinden oluşan zihinsel bir mekan edinmesi de mümkündür.
Mevcudiyetini bu haliyle var etmeye çalışan beden, yüzeyin bu oyundaki rolüne yenik düşer. Nedeni ise oyunun tarifleyici yönüdür. Bedene nasıl oynaması gerektiğine dair komutlar verir. Bedenin mekansal düzeneği kendi kontrolündey'miş gibi' gözüksede zihnin bu ortamdaki mekanı aslında oyunun sunduğu mekan olmaya başlar. Bu durumda beden de tariflenmiş olur. Beden öznel yapısını böylece kalıplaştırmaya başlar. Tipik bir oyuncu rolünden öteye gidemez. Kontrolü onu tarifleyen ortama bırakmıştır. Deneyimleri ancak oyunun olasılıkları ile sınırlıdır. En kritik nokta ise yüzey ve beden arasında oluşacak fiziki temas halinde ayılmakla gerçekleşir. Bu ayılma da farkına varılan şey '-miş gibi' davranan ortamların aslında olmadığıdır.


                                          GÜLHİS DUYGUN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

MAGNUM

  Yalanla kurduğunu, Yalnız kendin yaşarsın. Hayatı yarışma yapanlar, Yaşamayı nasıl başarsın. Duyuldukça adın, Yaşam üzerinden taşar. En iy...